görüşmeye gidersin, kendini ve deneyimlerini olduğu gibi anlatırsın, öğrenmeye istekli olduğunu söylersin. gerisini Allah a bırak.

2 yılın üzerindeki bir iç denetim yardımcısının da yapabileceği bir iş olarak görülmüş. "senior" seviyesi zaten en az 5 yıl ve üzerindeki kıdemler için verilir iç denetimde.

Eğer iyi bir okuldan mezunsan ve iyi bir şirkette de yardımcılık yapmışsan seni o sebeple çağırmış olmaları muhtemeldir.

Kısacası tek başına denetim yapabilecek aday istemişler.

Ama ilanın dili üzerinden firmanın çok da kurumsal bir şirket olmadığını ve iç denetim biriminin çok da oturmuş olmadığını söyleyebilirim.

tatil()com

booking

Booking

Otelpuan

booking
tripadvisor

booking, bazen de hotel.com

booking

İstanbul gezdirme için tavsiyem yok ama haftaiçi tam trafik saatinde, 16:30'da daha havaalanına gitmek için yola çıkmamış olurlarsa biraz geç kalabilirler gibi geldi bana.

Kapalıçarşı'yı gezdirdikten sonra (veya önce) süleymaniye tarafındaki kurufasulyecilerin önünden geçerek ulaştığın ; mimar sinan cafe veya ağakapısı gibi üstü açık kafelere mutlaka götür. Gelir gelmez eminönü ve galata kulesi manzarasını tertemiz şekilde görebilecekleri bir manzarayla karşılaşacaklar akşam üstü güzel görünecektir. Hiç duymadıysan önce google'la resimlere bak ulaşım için de ya birine sorarsın ya da bir app kullanırsın. İstanbul Üniversitesinin tarihi kapısından google maps açarak 5 dk yürüyerek varırsın dediğim kafelere. yolda Camii'yi de göstermiş olursun böylece. Hatta avlusu da büyük ve güzeldir orayı da dolaşmış olursunuz.

Tarihi yarımadayı kendi misafirlerime gezdirmek istediğimde genelde 1 tam gün gidiyor. öyle planla bence.

Umarım almışsındır, 4.70'ten girdim 4.78'ler gördüm biraz önce ve satmayı düşünmüyorum.

umarım almışsındır +1. merkez bankası ne hamle yaparsa yapsın alım fırsatından öteye geçmeyecektir. dolar er ya da geç 5i görecek.

Ben sana bu satırları yazarken 4.75 var sen düşün ne zaman alım yapman gerektiğini

dolar ülkeye sıcak para girişi olmadığı sürece düşmez şuanda Rusya ve İran'la biraz yakın olduğumuz düşünülürse ve onlarda para koklatmayacaklarına göre doların düşüşü imkansız görünüyor merkez bankası hikayeden müdahale ediyor noldu dün müdahele etmeye çalıştı bugün yine uçtu, ülkede para yok ki.

saat 5 dediğin akşam 5 diye düşünüyorum.

e11'e binip uzunçayırda insen max 1 saat. oradan metrobüsle karşıya geçsen 20 dk. indi bindi gitti 1 saat 30 dakikaya varırsın ineceğin metrobüs durağına.

e-3 hocam bence en transit

bahçedeki korkuluk kalsa 2. tura, korkuluğa oy atarım, ki inceye gönül rahatlığıyla atarım.

hitleri getirseler ona bile atarım (hdpli değilim)

re noreno + 1
İkinci tura can düşmanım kalsa, “Ne yapalım” deyip ona oy atarım ama İnce’ye seve seve, iç rahatlığıyla atarım. Seviyorum ve çok saygı duyuyorum. İlk turda bir adayda birleşmemiz gerekse, o zaman da atardım. (HDP ile, daha doğrusu bir kısmıyla aynı düşünmediğim noktalar var, az biraz daha sosyal demokrat gibiyim ama şu anda kendime en yakın aday olarak görüyorum)

ince'ye atarım da akşener kalırsa sandığa gitmem herhalde.

HDP seçmeniyim. Ince'nin hitabet dışında pek bir birikimi olmadığını düşünüyorum ama ikinci turda oy veririm.

Ama soruyu burda sormak sağlıklı veri sağlamaz bence.

tabii ki evet.

@grv 2002 yılından beri mecliste milletvekilliği yapan, aynı zamanda üniversite mezunu ve fizik öğretmeni olan birinin elbet bankada bir miktar birikimi vardır, saygı değer kardeşim.

Bir de bu sorunun tersini de sormak lazım onu da merak ediyorum

burada çok HDP seçmeni var diye sordum hocam. ama bi hdp grubuna da katılıp aynı soruyu yönelttim.

hizliresim.com

%33 boykot, gerisi İnce gözüküyor.

Ya çevremde ne kadar hdp’li varsa herkes veririm diyor.

2 nci turda tayyibin karşısına şeytan çıksa şeytana bile atarım

chp'li değilim. chp'den de haz etmem; lakin dediğiniz gibi bir senaryo olursa evet, atarım.

2.turda verebilirim fakat tayyibe karşı şeytan gelse veririmcilerden değilim akşenere vermem temele vermem kısacası akpden farkı olmayan türk-islam tandanslı siyasetlere vermem.

aticim ama eski solcuyuz bunu premium kürtlere sorman lazım.

kaynak ne hocam? akşener'e verecektim yarın, ona göre karamollaoğlu'na vereceğim.

tayyibin yancısı perinçeğe vermeyin de kime verirseniz verin.

Hadi hayırlı olsun hepimize.

Nereden bakıyoruz bu rakamlara?

www.diken.com.tr
burada garantiledi diyor.

Cesairo emin ol kimse benden daha iyi bilemez.

dieyçel

Dehele

diyeçel

Dehele. Farkli okuyab amerikan ajanidir

dehele

Diyeçel

dehlül

Dehael.

Dieyçel

Not: İskoç ajanıyım.

Allah belanı versin diye okuyorum. Bu kadar sikko bir firma olamaz evrende.

Di eyç el

Ben "derhal" olarak okuyorum, 20 sene once bir billboard'larini gorurdum sikca, hic unutmadim.

Soyle bir tv reklami da varmis ayni donemden ama bunu hatirlamiyorum: www.youtube.com

de ha el.

de-he-le
çünkü türkçe konuşuyorum.
polemik başlasın :)

dieçel

diyeçel

di-eyc-el

dieçel derhal... eski reklamlarından akla kazınmış.

diyeycıl

dehale iş gereği 240.000 kere duyuyoruz

Dieyçel

Di-ye-çel
Not:alaman gurbetcisiyim

Comfort zone dedikleri de bu zaten. Artış varsa iş değiştir kesinlikle.

yeni firmaya geçerim çünkü işe arkadaş aramaya değil iş yapıp para kazanmaya gidiyoruz.ayrıca yeni şirkette yukarı doğru ilerleme olasılığın daha fazla.

su anki isinde kal. kime sorsan, hakettigi degeri almiyor zaten. isini seviyosun, arkadaslarini da seviyorsun. bence bozma. kolay mi guven kazanmak?

İş değiştirmek için iyi bir zaman mı diye değerlendir öncelikle. Dolar 4 nala gidiyor ve kriz hali artık saklanamıyorken yeni girdiğin işte ilk çıkanın sen olmayacağının garantisi var mı? ya da yeni şirketin krizden etkilenmeyeceğinin?

bu sorulara vereceğin cevaba bağlı olarak iş değiştirme için 1 sene daha bekleyebilirsin belki. Tabi geçeceğin firma daha sağlam duracaksa tam tersini düşün.

Daha kötüsünü söyleyeyim, baskasının çükünü, g*tünü elleyip, ellerini yıkamadan tuttuğu bardaklardan, çatallardan yiyip içiyorsunuz.

bir de şöyle düşün;

alaturka kullananlar alafrangayı da rahatlıkla kullanabilirler ama alafranga kullanan için alaturka aynı durumda değil.

mantıklı geldi mi?

@re noreno, o zaman 4 wc varsa en azından biri alaturka olsun bence.

Alaturka tuvaler korkunc bir sey degil mi ya? Bence hic olmasin zaten.

Alaturkalar daha saglikli aslinda ama rahat degil. Ayaklarim uyusuyor. Hem alafrangada kagit seriyorsun kic temasi da olmuyor.

iki tuvalet tipininde artıları eksileri var.

ama hijyen meselesinde alaturca'yı ezdiremeyiz.
sağlıklı olmasının yanı sıra hijyende de önde.(malum bölgenin hijyeni)

sadece insanların bacakları ağrıyor diye istemiyorlar.
keyifle squat yapıyorlar ama.

alafrangadan nefret ediyorum, dışarıda alafrangaya girmemeye hatta mümkünse hiç girmemeye çalışıyorum. alafranganın temizliği de zor geliyor bana. haftada 1 gün full çamaşır suyu ile doldurup kimseye kullandırmıyorum. azcık da olsa dahi sararmamalı. klozet temizliği çok mühim ama insanlar alafrangayı bile kullanamıyor her tarafına bakıyorum mecbur kalınca, istemsiz bir hareket :/

alaturkada oyle dururken dusmemek buyuk basari, alaturka daha az hijyenik ayrica.

alafranga tuvaletten nefret ediyorum. alaturka candır :D

Alaturkada yerler hep cis ya. Nefret ediyorum girmekten. Cocukken de ilk defa okulda girmistim, cok korkuyordum:) hala hic sevmem. Ama sanirim buyuk tuvalet acisindan o pozisyonda yapmak cok daha saglikli. Ama orada insanlarin hangi yollarla taharet yaptiklarini dusundukce girip de oraya buraya dokunmayi hic istemiyorum. O yuzden popopyu hafif yukarida tutarak alafrangaya girmek cok daha iyi bence.

Alafranga kullanmadım/ölürüm de kullanmam, otellerde kendi alaturka tuvaletimi yaratıyorum.

elastan, yani likralı alınca salmaya dayanıklı oluyor. levi's 511 %1 elastan içeriyor(muş, şimdi baktım sırf senin için üşenmeden) mesela, 1,5 senedir giyiyorum dizi bile çıkmadı.

@Bruce, su an bacagimda olan kota baktim, %98 Pamuk, 2% Elastan diyor.

Elastan orani yuksek oldugu icin mi boyle acaba, yoksa Mavi'nin dandikliginden mi?

bak onu bilemedim işte. en son aldığım elastanlı jack jones'um da salmamıştı kendini ama onun rengi çok atmıştı, o yüzden jack jones demedim. mavi'den hiç almadım kot, çok da sallamak istemem o yüzden ama alakalı olabilir.

mustang kullanıyorum. Şu anki giydiğim pantolonu 3 yıldır giyiyorum daha hiç bi yerini salmadı.

levis 511 aldım bu iddia sebebiyle. daha 1 hafta oldu uzun dönem yorumum yok. bekleyip göreceğiz.

511 var epeydir. Dar giymeyi severim, daha bi yerini salmadı.

diesel, pahali ama sonuna kadar hak ediyor... kac yildir giydigim kotlari var hic bir sey olmuyor

eğer şirket 40 saatlik çalışma saati uyguluyorsa, iş kanununda maksimum çalışma saati 45 olması sebebiyle cumartesiyi de çalışma günü olarak göstererek düşüyor. Kurumsal olanlarda falan genelde bu sistem kullanılıyor.

Fakat çalışma saatin haftaiçi 45 ise; biz zaten çalışma saatini dolduruyoruz ve cumartesi çalışma günü değil diyerek saydırılmıyor. En azından şu anki iş yerimde bunu kullanıyoruz.

Ama kötü haber, çoğunluğu 6 gün sayar.

iş hayatına hoşgeldin. kurumsal firmalar bile yapıyor bunu, avrupa ortaklı ya da avrupa menşeili firma değil ise.

Bizimkiler de pazartesi başlatılan izin için pazartesiyi iki günden sayıyor. Ve kurumsal bir hayli.

Yine iş saati açısından yapıyorlar bunu bizde de

iş hayatına hoş geldin mi? dakjsgdkda. 11 yıldır bilfiil iş hayatındayım ama mesleğim icabı daha ajans tipi küçük ve rahat işletmelerde çalışıyorum, şirkete bir anda kurumsal olma kafası geldi, bugün de bunu çıkardılar. o yüzden sormuştum.

bizdeki durum haftalık 45 saati 5 günde dolduracak şekilde.

cuma izin alınırsa 1 gün,

pazartesi izin alınırsa 1 gün,

ama perşembe + cuma alınırsa 3 gün,

üzerinden hesaplanıyor.

yıllık izinlerde ise cumartesi dahil edilerek 6 gün düşülüyor.

kpss b ortaöğretim/önlisans - çift yıl
kpss a lisans - her yıl

iki sınava birden girme hakkın yok. zaten lisans mezunu isen kpss b'ye giremezsin.

kpss a puanın ile b grubu kadrolara (düz memurluk vs) başvurabilirsin.

dediğin şeyi anladım ve cevap veriyorum.

çift senelerde, genel kültür genel yetenek sınavından aldığın puanlar ile b sınıfı memurluk için tercih yapabiliyorsun.

alan sorularıyla da a kadro memurluklara başvurabiliyorsun.

bu arada b grubu memuriyet yine üniversite mezunları için olan b grubu; yani önlisans ve lise memurluklarından farklı haliyle.

(bkz: oldboy)

(bkz: handmaiden)

(bkz: my sassy girl) korean version

Benim favorim;

* Death Note (büssürü var biliyorum ama sonunda akan jenerikte red hot chilli paper ya da gorillaz çalan versiyonu olacak)

Bunun dışında herhangi bir kore yapımı aşk filmi olabilir. Böyle hafıza kaybetmeli, filmin başı meğersem son sahneymişli, tersine akmalı, beyin yakan, resmen matematik yaptıran tarzda oluyorlar, aşkı meşki bırakıp bilimkurgu gibi izleniyor. Psikopatlar yaa.

Not: Önce yazılan örneği sildim.

(bkz: the man from nowhere )

(bkz: salinui chueok)
(bkz: bin-jip)
(bkz: sen to chihiro no kamikakushi)
(bkz: shichinin no samurai)
(bkz: batoru rowaiaru)
(bkz: goksung)

kore-japon karışık yazdım.

(bkz: pieta)

(bkz: chungking express)

BAM's Cafe vardi Acibadem tarafinda, gayet iyiydi kahvaltisi.

Fiyatlari da sitesinde var: www.bamscafe.com

kadıköy merkezde "Süt Yumurta Reçel" var; kahvaltıları da oldukça başarılıdır. Ham de bölgesel kahvaltı yapabiliyorsunuz. (git: www.zomato.com )

cok tesekkurler. bunlari not ettim.

bir de simdi dusundum, deniz veya yesil goren, yukaridaki kriterlere de uygun yerleri de merak etmekteyim.

Zapata´nin kahvaltisi guzel. Her seyden 10 cesit yok, ama masaya gelen her sey lezzetli ve kaliteli. Pahali degil, sinirsiz cay seysi de var.

Moda'da Naga Putrika var tavsiye ederim.

naga putrika +1

naga putika +1 ama ben olsam anadolu hisarı big chefse giderdim. hem manzarası güzel. kadıköyden bir dolmuş

Naga Putrika +3 +5

çekirdeği de kendin çekeceksen en iyisi delonghi'dir. latte sütünü de kendi hazırlayan bir modelini geçen ay aldım oldukça memnunum. fiyatı 3000 lira. yok ben latte sütünü kendim ayrı kaynatır köpürtür hallederim dersen 2000 lira civarına güzel makineleri var.

yok ben çekirdekle leblebiyle uğraşamam hem bayatlar hem de vakit nakittir düşüncesindeysen tchibo'nun kartuşlu makinelerini öneririm. latte köpüğünü kendisi yapan makine için 550 lira fiyat vermişlerdi geçen ay. kartuşları da oldukça ucuz. not: tchibo dünyanın en büyük üçüncü kahve üreticisi olduğu için gönül rahatlığıyla alabilirsin. ayrıca makine üreticisi de sadece kahve makinesi üreten bir firma ve bu konuda uzman. latte köpürtüsüz modelleri 300-400 civarında.

guru değilim
bir filtre bir ekspresso makinem var
saat ayarlı, değirmenli vs. makineler var, profesyonele yakın benimki daha normal kendi halinde bir makine :)
şunun gibi bir şey: www.hepsiburada.com

ben memnunum.

ha evet bir de kapsüllü olanlar var- o zaman çeşitlilik de artıyor. ama ben onların sıkıştırılması işleminden hoşlanmıyorum.
çekirdeği öğütülmüş alıyorum şimdilik çünkü göçebe hayatı yaşıyorum
daha sonra ayrı bir değirmen alıp kendim çekebilirim diye düşünüyorum.

Filtre kahveyi seviyorsan ve ağırlıklı olarak onu içeceksin git bir tane french press al veya basit bir kahve demleme cihazı. 300 liraya falan maksimum halledersin (tefal filan 200 lira civarı), evde baristalık mı yapıcanız anlamıyorum ki. ama diyorsan ki bütçe sıkıntım yok şu makineyi öneririm (git: urun.n11.com )

French press ve Tchibo'dan cekilmis kahve diyorum ben ;)

Sanırım duyuruda ki en gariban benim. Ben şundan aldım, yok plastiği kokuyor, yok camı çatlıyor yok boku püsürü diyeceklerdir bunun için sakın inanma. Ben çatır çatır kulanıyorum.

urun.n11.com

Buyrun kaynak

mokapota.com

heisenberg ne feyizli bir abimizdi. bence ilaca yönel

polimer daha genis ve turkiye icin daha gerekli bir alan bence.

haha cook genis bir soru degil mi? fizikocu olarak ilaca yönelmek cok süper mantikli degil bence. polimer de sevmiyorum. bence seramiklere yönel. ama ikisinden biri olacaksa polimer diyorum, polimerlerin cok daha genis alanda kullanimi var. bircok farkli alana gecebilirsin.

Size böyle bir bilgi verildiyse bunun kayıdını göstererek talebinizi yineleyin. Eğer sözlü (çağrı merkezi aracılığyla) verilmiş ise bilgi kayıt altındadır. Tüm bunlara rağmen karşılanmıyorsa EPDK'dan tüketici şikayetleri üzerinden talebinizi yineleyebilirsiniz.

geçmiş olsun.

akıl.dll bulunamadı çünkü

sabika kaydinin temiz olmasi gerekiyor mesela uber icin. yarisi ilk maddede elendi bile.

yapıyorlar zaten, ama taksici kafa yine taksici kafa olduğundan insanlar uberden taksi çağırmak istemiyor.

Uber için belli standartları yakalaması gerekiyor. Sarı taksi ve standart kelimeleri hiç yan yana geliyor mu sence?

istanbulda sadece uberxl var su anda. onlarda vito tipi araclar kullaniliyor, yolcu sayisi ve aracla alakali belli standartlari oluyor yani halihazirda kullandigi taksiyle yapamiyor.

sitesinden baktım. uber taksisi (xl değil) olmak için gereklilikler şunlarmış:

Ehliyet
Sabıka Kaydı
SRC
Psikoteknik
Şöfor Kartı
Araç Ruhsatı

bunlar zaten standart taksicilik yapmak için de zorunlu. uber'in ekstra istediği tek şey sabıka kaydı. binlerce taksicinin hepsinin sabıkalı olduğunu düşünmüyorum, ortada başka bir salaklık olmalı. mahalle baskısıyla birbirlerini kilitliyorlar galiba, kimse korktuğu için kullanamıyor. bir rahatlasalar beyne oksijen gitse kullanmaya başlayıp sorunu kendileri çözecekler.

kendi sorumu cevaplamış oldum :/

Akıllı olanlar kullanıyor zaten. Bi taksiye bindiğimde taksici uber kullandığını söylemişti. Düzgün ekmeğinde olan birine benziyordu öyle uber düşmanlığı da yoktu zaten. Muhtemelen sabıkası yoktur diğer çoğu sabıkalı zaten bi de öküz gibi hizmet vermek daha çok hoşlarına gidiyor.

Bunu ben de anlamiyorum ama bu taksicilerin magandaligini gorunce taksi kullanmayi birakmayi dusunmeye basladim. Magandalikla kazanacagini dusunen adamlar kazansin istemiyorum cunku.

Sahsen bu yasima kadar hic oc taksiciye denk gelmedim. Hicbir taksiciyle bizzat sorun yasamadim ama bunlar i gorunce taksi kullanmamaya karar verdim cok cok mecbur kalmadikca.

Bence insanlar taksiden Uber'e gecmeye baslasin ve mecbur kalip onlar da Uber soforlugu yapmaya baslasinlar ve taksicilik sektoru yok olsun. Boyle olmasini umit ediyorum. Vay efendim evimize ekmek goturemeyecez mi falan bu muhabbetler de bos, uber soforlugu yapsinlar. Sartlari saglayamiyorsa da yapacak bir sey yok.
Taksi plakasi olayi zaten hepten sacma bir sektor. Yok olmasi gerek boyle balon piyasalarin.

Detaylı anlatım olmayabilir, belki sonrasında detaylıca da tartışabiliriz konuyu ama düşüncelerimi kabaca ifade edeyim:

Fahişeyi kendisini kiralayan kişinin arzularını yerine getiren ve onun istediği şekilde hareket eden kişi olarak tanımlıyorum. bu aşamada hukuk var olduğu devlet düzeninin içerisinde onun koyduğu kurallar üzerinden kendisini var eder. verilen her hukuki karar ise sistemin yeniden üretilmesini sağlar.

Bu aşama, verilen kararın evrensel hukuk normlarıyla uyumlu olup olmadığından bağımsızdır. Dolayısıyla evrensel hukuk kurallarına uyumlu olup olmaması üzerinden bu kavramı irdelemek meseleyi mekanikleştirmektir, karikatürize etmektir. Hukuk normlarına uygun olsa da hukuk fahişedir yani.

Sonuca ulaşmak konusunu düşünürsek Bakuninin düşünce yapısında buna yer yoktur ve böyle bir derdi de yoktur diyebiliriz. Adaletin sağlanması tüm insanların eşit olması ile mümkündür ve geri kalan tüm çözümler tali ve geçici çözümlerdir.....

çalışma arasında bütünlüklü yazamamış olabilirim, yazındaki karmaşa için şimdiden kusura bakma.

edit: "köpeği" kelimesini direk görmezden gelmişim. "fahişe" olmasın o sözün doğrusu :)

şahsen bu konu üzerine oturup uzun uzun yazacak motivasyonum şu an yok, türkiyede yaşayan herkes gibi. ama iki çekince koymak isterim: birincisi medya 4. sacayak mıdır sorusu çok tartışmalı. özellikle bizim ülkemizde, sermaye sahiplerinin kontrolündeki medyanın durumu ortada. bu medyanın iktidarı, yargıyı ve yasamayı denetleme ve dengeleme gibi bir olanağı teorik olarak da pratik olarak da olanaklı değil. devletin üç sacayağı derken devlet kavramını nereye koyduğumuz da önemli elbette ancak anladığımız bu liberal demokrasi ve "yeni sömürgecilik" eksenindeki perspektiften başkaca bir sonuç beklemek anlamsız.

hukuk iktidarın köpeğidir ya da fahişesidir sözü de aslen çok büyük bir teorisyen olmayı gerektirmeyen basit, çok hayata dair gözlemlerle anlaşılabilir. hukuksal bir terim olarak, parlamenter sistemdeki iktidarı karşılığı olan yürütmeden daha geniş düşünmeli. hukuk, devletin sacayağı olarak saydığınız 4 kurumun birbirini denetlediği öngörülebilir bir sistemi ifade etmekteyken bugün ihtiyaca göre değişen yasaların, insanların "görünüşte" dahi olsa adalet duygusuna artık bir karşılık veremediğini görüyoruz. sokağa çıkıp adalet var mı diye sorulsa bir kişi bile olumlu cevap vermiyorsa burada artık hukukun toplumsal boyutunu hukuksal terimlere sıkışıp kalarak tartışmanın çok da anlamlı olmadığı ortaya çıkıyor. bence siz bunun aksi yönde, hukukilik çerçevesinde tartışmak istemekle amaçladığınız şeyle çatışıyorsunuz. hukuk elbette sadece mevcut sistemin işleyebilmesini meşru kılan kodifikasyonlardan ibaret değil. ama bu yönü, bizim mikro yaşam alanımızdan çıktığımız ve geniş açıdan baktığımız her çerçevede bulacağımız tek yanıt. hukuk ama nasıl bir hukuk. demokrasi ama nasıl bir demokrasi. adalet ama nasıl bir adalet. sorularını sormadan tartışmanın ilerlemesi olanaklı değil. hukukun böyle kötü işlemesi de elbette toplumsal adalet, denkleştirici adalet gibi kavramların tartışmasına engel değil...

sen biraz kibar yazmışsın, köpeği değil orospusudur diyor. ülkede son yıllarda alınan kararlara bakman yeterli fazla bir şeye gerek yok.

yorumlamaya başlamadan önce devlet - iktidar ayrımlarının yapılıp, etraflıca yorumlanması gerektiğini düşünüyorum bu cümlenin.

Kibar olmak adına fahişesidir yerine köpeğidir yazmadım. Ne Türkçe kaynaklarda ne yabancı kaynaklarda bu sözün kaynağı yok, dolayısıyla söz Bakunin'e ait olmayabilir, dolayısıyla sözün orijinali diye bir şey de olmayabilir, dolayısıyla fahişe yerine köpek kelimesinin kullanımı da doğru sayılabilir yahut köpek yerine fahişe kullanılırsa yanlış denebilir... Neyse, bu çok önemli değil :)

Bir de, mantıki temelleri olan gerekçeli yorumlar yapmadıktan sonra bir anlamı yok bu arada bu konuşmanın.

Yasayı meclis yapar, meclis halkın iradesini yansıtması gerekir, en temel sorun burada. İkinci temel sorun ise fren-denge mekanizmalarının doğru düzgün çalışmıyor oluşu. Yürütme, yargı ve yasama arasında güç ayrımı ve dağılımı vardır; bu üç organın birbirini denetleyip(biri diğerini frenler, diğeri ötekini dengeler) herhangi birinin diğerinden daha güçlü olmasının engellenmesi gerekir. Burada amaç dikta rejimine yönelim ihtimalini sıfıra indirmektir zira ne kadar süper insanlar iktidara gelirse gelsin, güç zehirlenmesi yaşanabileceği ihtimal dahilinde olduğu için bu mekanizmaların düzgün çalışması çok hayati.

Bununla birlikte, hukuk var olduğu devlet düzeninin içerisinde onun koyduğu kurallar üzerinden kendisini var eder denmiş. Ancak hukukun başlangıç noktası özel mülkiyettir, özel mülkiyet ise devlet denilen şey varlık kazanmadan önce vardı. İnsanoğlu üzerinde yürüdüğü arazinin bir kısmına çit çekip burası benim dediği andan itibaren hukuk zaten vardı. Bu anlamda hukukun var olması devlet tüzel kişiliğine değil, gerçek kişilere bağlı kanımca.

"ülkede son yıllarda alınan kararlara bakman yeterli fazla bir şeye gerek yok." denmiş, bu çok yüzeysel bir bakış. Fazla bir şeye bakmayınca halihazırdaki hukuk sistemine önayak olunuyor. İğneyi biraz kendimize batıralım.

Devam edesim var ama şimdi çıkmam gerekiyor. Siz yazın yine özelden veya buradan nasıl isterseniz.

hukuk iki kişi bir hususta aralarında anlaşamayıp dışsal ve sözüne itibar ettikleri birine/bir şeye başvurduklarında ortaya çıkıyor. tabii tüm iki kişinin arasında anlaşamadığı durumlar pekala hukukun ilgi alanına girmiyor.

somutlamaya çalışayım,
ahmet, komşusu mehmet'in eşyasını çalmış. mehmet de bunu farketmiş ve ahmet'e söylüyor, çaldığı malını geri istiyor. ama mehmet de vermemekte diretiyor.

mecburen dışsal bir karar mekanizmasına başvuracaklar. pekala bu güç ortaya koymak da olabilir mehmet için. ahmet'i öldürür ya da döver ve eşyasını geri alır.

ihtiyar bir büyükleri olan ali'nin kararına başvururlarsa, bu bildiğimiz anlamda hukuki bir süreç olmasa da; bunun basit bir hali olur.

ama sırf çalmak için basit diyebileceğimiz bir suç için bile, hele ki eşyaların ne kadar çeşitlendiğini düşünürsek, tahminim bin türlü içtihat, emsal karar, yasa vs. vardır.

ancak bunların bir temele, belki de merkezi bir kaide üzerine oturmuş olması lazım.

peki bu kaide ne olacak?
ahlak mı? din mi? dinin vaazettiği ahlak mı? yoksa seküler bir ahlak mı? yoksa insan hakları mı? ya da bunların ötesinde bir şey mi?

o söz bakunin'e atfediliyor ama, ben de bir ara aramış ve teyit edememiştim bir türlü. ancak ne kastedildiğinden öte; hukukun neliğine ilişkin üç beş cümle akıl yürütemiyecek tiplerin ağzına sakız, sofralarına meze olduğu için üzerine konuşmadan önce; daha temelde ve derinde şeylerin ele alınması daha iyi olur diye düşünüyorum. yalnız türkiye'de bunun konuşulabileceği bir ortam olduğu bana pek inandırıcı gelmiyor.

Memleket
Gneşin Sofrası
Nişantaşı: madameferonia

aliye+1

koşuyolu sakar zeybek mutlaka gidin

Kadıköyde füreyya meyhanesi

kadikoy - asirlik kebap (istanbulda daha ucuza raki bulamazsin. sahte degil mey icki ile anlasmali kesin bilgi)
saskinbakkal- saskin meyhane

Ben odamın her bir tarafını sticker kaplamıştım. Spesifik bilgiyi yaz, yapıştır. Uyumadan önce ya da uyandıktan sonra şöyle bir dolaşarak göz ucuyla hepsine bak.

Tabii tüm bunları yapıyorsun, sonra adam 2014 KPSS'deki meşhur tarih sorularını soruyor apışıp kalıyorsun yine de.

kpss tarih için eline kitabı alacak ve okuyacaksın. bitince 1 ay sonra tekrar alacak tekrar okuyacaksın. bittiğinde biraz ara verip tekrar okuyacaksın. çünkü dünyada kpss tarih kadar saçma az şey bulunur

Tarihi de coğrafyayı da harita üzerinden çalışmanı tavsiye ederim. Ama çalışırken haritayı kendin çizeceksin. Hangi ordu nereden geliyor, nereye gidiyor, nerede savaşmış, anlaşmayı hangi şehirde yapmış, yeni sınır nasıl olmuş, bunları haritada işaretleyerek, bir sürü oklar çıkarak, okların üzerine notlar düşerek, yapılan anlalmanın maddelerini haritada görerek.
Zaman mevhumunu da haritanın üzerine bir şekilde koyabilirsen 80 yaşında bile hatırlayabilirsin.

Sende bir sorun yok. Seni bilip bilmeden yargılaması profesyonel bir hareket değil. Yine de ilk işin olacağı için kaçırmamaya bak.

ego tatmini yapan bir arkadaşmış berbat ettin diyemem. çağrılma ihtimalin var

berbat etmişsin diye bir şey yok anlattığın kadarıyla. ama görüşmeyi yapan kişi net bir öküzmüş.

Adam oranın kimya mühendisi imiş. 50'li yaşlarda biriydi. Hatta kendisi de bana "Şu ana dek hep mavi yakalılar için görüşme yapmıştım. İlk kez üniversiteli biriyle görüşme yapacağım." dedi başlarda.

yalnız, ingilizce bilmeyen birinin ingilizceni geliştirmen (!) için tavsiye vermesi de güzelmiş.

önceki duyurunuza istinaden soruyorum: maaş mevzusu noldu? sizden maaş beklentinizi sordular mı? veya onlar bir şey söylediler mi?

@acemi: Ama olmadığım gibi görünmeyi pek beceremem. Hayatta en sevmediğim ve yapamadığım şey de kendimi övmek. İş dünyası için olumsuz bir şey zannedersem bu davranışım.


@yemrem: Adam öyle bir soru sormadı. Bu konuya üstü kapalı değindiğimde ileride konuşulacağını söyledi.

Seviyesiz öküzün teki, boşver. Bu sana ders olsun, kendine güvenmesen bile gülümseyerek "fena değil" dersin. Karşındaki seni ölçebilecek seviyedeyse bile yalan bir cevap olmaz bu.

@yemrem'e katılıyorum, hevesini de kırmışlardır. Adam en azından İngilizce bilen birini bulup öyle test etmek istemiş. Benim İngilizcemi Türkçe konuşarak test etmek istemişti sevgili ASAM.

İşte bu işverenler yüzünden herkes advanced

Öncelikle görüşmeyi berbat eden biri varsa o da İK görevlisidir. Senlik bir durum yok. Yaptığı yorumları da yaşına ver, ben hiç 50 li yaşlarda bir İK görevlisi olduğunu görmedim. Senden başka kimseden de duymadım. 50'den fazla görüşmeye gittim, bunların arasında çok büyük kurumsal firmalar da var ve hepsinin de İK görevlisi gençti. Senlik bir problem yok.

tam bir zeka fakiriyle gorusme yapmissin. iki ayakli salagin laflari yuzunden kendini suclama.

Hava güzel.

bizim burada hava da güzel değil ? your turn @angelus

hedeflerim var, bunlara ulaşmak için de umudum.

yüzerek

ben artık hak ettiğimiz gibi yaşadığımızı düşünüyorum. sınırlı bir çevrede, belli insanlarla görüşerek suya sabuna dokunmadan yaşıyorum.

ko g*tüne rahvan gitsin prensibi en iyisidir. ben o moddayım artık tavsiye ederim.

bir de sevdiğin kadınla/erkekle birlikte olunca hayat daha çekilebilir oluyor, öneririm.

Kendi etkileyebileceğim çevre içinde en iyisi olmaya çalışıyorum. Planlarımı da öyle yapıyorum. Evet, başımıza kötü şeyler gelebilir, ama iyi şeyler de gelebilir. Kötüye yoğunlaşmak istemiyorum.

Yaşamak için motivasyonum yok. Kendimi bildim bileli depresifim. Hayatta zevk aldığım; bu dünyanın sıradanlığını unutturan sadece diziler ve filmler var benim için.

bütüne bakmayarak buluyorum ben. hayatı bütün olarak ele almayarak.

yoksa bana kalsa insanlık dediğin ayakkabı giyen virüsten* başka bir şey değil.

"We're a virus with shoes."

B. Hicks

edit: bir de abijim, ben bu hayatta herkesin bir "kişisel isa'sı" olduğuna inanıyorum. onu bulunca her şey çok güzel oluyor.

Hava guzel +1

Yasamin bu dediklerinden ibaret oldugunu dusunmuyorum. O yuzden sanirim. Ha super coskulu bir yasama sevincine sahip degilim ama her donemin kendi boktanligi, kendi savaslari vs var. kah bencil olarak kah aktivist olarak "elimizden gelenin en iyisi"ni yapmamiz gerekiyor. Rahatsizsan degistirmek icin bir seyler yap. Gosterilere, imza kampanyalarina katil. Sonucta elinden gelenler muhtemelen bunlar.

Neyse, hava guzel.

delirmeye çalışıyorum, başarırsam müthiş olacak

Kusra bakma da kimsenin skinde degil cocuk tacizi, cinayet, egitimsizlik, savas vs.
Cunku ates dustugu yeri yakar. Sayisiz sehit cenazesine protokol geregi katilmis biri olarak sunu rahatlikla soyleyebilirim ki o cenazeye katilanlarin tamami 2 saatte etkisinden kurtuluyor. Sadece ailesi kaybettigi ile kaliyor kisiyi.

Insanlarin kisisel konforuna mudahele edilmedigi surece her seyi yapabilirsin kimsenin de sesi cikmaz. Bunun cehaletle falan da alakasi yok ayni seyi Isvicre'ye de gitsen farkedebilirsin. Herkes kendi hayatindan sorumludur.

Icinde yasadigin ortami sorguluyorsan ve begenmiyorsan degistirmek istiyorsan denersin olmayinca da basar gidersin veya umursamayi birakirsin koyun modunda digerleri gibi yasar gidersin baska bir secenek yok zira.

yaşama sevincim çok yok, kendimi bildim bileli nötr yaşıyorum.

yakın zamanda Allah izin verirse kızım olacak. Şu sıralar tek tesellim, sevincim, heyecanım bu :)

ustalık gerektiren kafaya takmama sanati diye bi kitap aldım, onu okuyorum.

www.kitapyurdu.com

hava güzel +1
kendi hayatımı yaşamaya çalışıyorum elimden geldiğince ailemle sevdiklerimle paylaşıyorum zamanımı

bana kalırsa dünyanın her tarafı böyle, tarih boyunca da böyleydi bu sebeple çok da oflayıp puflamıyorum.

Buradan gideceğim tarihe kadar gün sayıyorum.
Gitme ihtimalim olan şehirleri google maps'te hergün bir başka yerini geziyorum, oralarda yaşayan insanların yazılarını okuyorum.
Kiralık evlere, satın alınabilecek ikinci el arabalara bakıyorum. Facebook'ta o şehirdeki expatların gruplarına giriyorum inceliyorum.
Böyle böyle 1 sene geçireceğim sanırım.

Öncelikle kimse hayatını güllük gülistanlık yaşamıyor.
Ama duyduğun ya da yaşadığın bir şeyi de böyle kafana takarak yaşamak işkence oluyor.

Daha dün akşam öğrendiğim bir şey beni o kadar üzdü ki resmen zar zor uyudum oldukça sarsıldım ama bugün hayatıma devam etmem gerekiyor. Çalışıyoruz, planlarımız var bunlara duyduğumuz kötü şeyleri yansıtamayız.
Dün gece çökmüş haldeyken bugün ohh hava şahane modunda geziyorum yapacak bir şey yok çünkü.

Katılıyorum. Yaşama motivasyonu bulmak çok zor. Umut da bir yerden son kâr etmiyor.
Hayatımda ilk kez türkiye’den uzaklaştım Ocak ayından bu yana, geçici süreliğine.

Ve şu an o kadar iyi anlıyorum ki ülkede yaşadığımız çileyi, karamsarlığı. Burada ilk kez uzun’un sesi olmadan, televizyonun kirli gündemi olmadan günlerimi geçiriyorum ve dedim ki işte yaşamak istediğim hayat.

Kaygısız, sadece günlük yaşantın bireysel streslerinden müteşekkil bir hayat, kendine kurbanlık koyun aramayan bir ülkede yaşama hissi.

Ve cidden gözlerim doluyor düşündükçe, tüm bunları hak edecek ne yaptık? Sevebilirdik ülkemizi, daha çok sevebilirdik, eğer böyle dipsiz kuyu haline gelmeseydi.

O yüzden burası ile kıyaslayınca varsın beyaz peynirini, simitini, ekmeğini özleyeyim, bunlar sineye çekilir. Ben yarın ne olacak diye düşünmeden yaşayacağım bir ülke istiyorum.

kişisel olarak taşıyamayacağım büyük bir yük, kendimle ya da yakınlarımla ilgili ciddi bir sağlık problemi gibi şeyler olmadıkça ben oturup karamsarlık listesi yapıp üzülmüyorum açıkçası. ülkenin dünyanın problemlerine kafa yorup üzülüyorum ama yaşama sevincimi engelleyecek kadar içselleştirmiyorum. genel olarak mutlu bir insanım, hevesliyim. hava güzel demişler, çok doğru mesela.

bulamıyorum. günlük tek tesellim ise havanın güneşli olması.

gündem takibi yaptığım tek mecra ekşi sözlük. buradakiler de canımı sıkmaya fazlasıyla yetiyor.
yani şöyle düşünün; herşeye kulak tıkayıp, ulan hayatımı ekran başında netflix izleyerek sonlandıracağım diye plan yapıyorsun, sistemin kölesi olmaya razı gelmişsin, ona bile müdehale ediliyor. senin adına başkalarının bu kadar çok karar verdiği bir ortamda yaşama sevinci bulabilene pes diyorum. hatta çocuk doğurup, onunla mutlu olacakları hiç anlamlandıramıyorum.

Hava güzel +1

Ben de eskiden sizin gibiydim, her şeye kafamı takar üzülürdüm. Özellikle ülkede, dunyada olan biten şeyler beni yiyip bitirirdı. Sonra baktım benim üzülmem hiçbir şeyi değiştirmiyor. İnsanlık tarihi boyunca şu anda yasadigimiz şeylerin çok daha kötüleri yaşandı, yaşanmaya da devam edecek. Üstelik sadece bizim ülkemizde değil, başka ülkelerde de insanlar çok daha farklı sorunlarla boğuşuyor. Ben artık daha izole bir hayat yaşıyorum.


Hayata bir kere geldim; üzülerek, umutsuzluk içinde ömrümü geçirmeye niyetim yok. Cevremdekilerin ve benim sağlığımız iyi olduğu sürece hiçbir şeyi kafama takmıyorum zira biliyorum ki her kötü dönem geçiyor. (Bundan 5 yıl önce deli gibi kafama taktigim şeyı şu anda hatırlamıyorum bile) önemli olan andan keyif almak, kendi hayatını güzelleştirmek.

dünya leş bi yer onun için ne yazık ki biraz egoist takılmak lazım.

annemin bir sözünden;

herkes kötü olamaz kızım o zaman dünya başımıza yıkılırdı.


hem çoğunluk kötü olsa bu kadar dilenci nasıl zengin olurdu?

bildiğim kadarıyla etkilemiyor olması lazım.

dinsizin hakkından imansız gelir, geldi aklıma

yanlışa yanlışla karşılık vermek

ayna taktiği, aynalama gibi bir terim vardı bunun için, bir de öyle bakarsınız.

Ben de aynalama diye biliyorum. Ama bir söz gerekiyorsa şunu biliyorum. "Sürekli gaz yapanın ağzına, yapacaksın ki; kokuyu alsın!"

uzun süreli kalış indirimleri ev sahibi tarafından belirleniyor, yani uzun dönemli olduğu için indirim olacak diye bir kural yok.

uzun dönem indirimli olanlara bakarsan istediğin odaları bulabilirsin.

şşş, hep beraber "kesin öyledir" deyip kapatalım bence konuyu. yoksa haşmetli kişilerin yaptıkları açıklamaları mı sorguluyorsun??!

akp muhalifi olan herkes terörist artık.

şu demek iki gün sonra suriye devleti kontrollü ele alır ama türkiyedeki pkklılar suriyeye saldırırsa suriye devleti burada rejim yanlısı terörist var diyip şırnağa operasyon düzenleyebilir demek :D

re norena, ekşi yazarı olmak istiyorum, vant2die, hepsi yüzde yüz haklı

Suriyede haklı haksız yok artık.Güçlü ve güçsüz var.

Suriye içinde çeşitli silahlı gruplar var. ÖSO, SDG, PYD, vs. uzayıp gidiyor. Bu grupları çeşitli alt gruplara ayırabilirsin;

-Bağımsızlık yanlıları vs. uniter devlet yapısının korunmasını isteyenler
-Rejim yanlıları vs. Rejim Karşıtları
-ABD tarafında savaşanlar vs. Rusya Tarafında Savaşanlar
-Türkiye'nin terörist olarak adlandırdıkları (pkk-pyd bağlantısı bulunun ayrılıkçı gruplar, ışid vb.) vs. Türkiye'nin özgürlük savaşçıları olarak adlandırdıkları (öso)
-Din/mezhep merkezli gruplar vs. Milliyet merkezli gruplar

Böyle uzayıp gidiyor. Bunlar küme küme hep. İlk okulda bir sınıftaki öğrencilerin 1/3ü matematik 1/2 si türkçe 1/6 sı iki derside alıyordur, kaç kişi iki derside almıyordur sorularını hatırlarsın. Bu gruplarda böyle. tek bir şekilde nitelendirmekten ziyade birden fazla tema üzerinden isimlendiriliyor. Tabi senin durduğun yere bağlı.

Türkiye'de haberlerde bahsi geçen ekipler işte rejimin resmi askeri olmayan, ama ayrılıkçı olmamakla birlikte türkiyenin terörist adlandırdığı gruplarla ilişkisi olan ekibpler "rejim yanlısı teröristler". Ki Türkiye suriye de ki mevcut rejimi bile terörist bir rejim olarak görüyor, o rejimin meşruiyetini sorguluyor, orada hiç bir haklı nedene dayanmadan oturuyorlar olarak görüyor. Tam tersi açıdan, rejim tarafından bakarsan da ÖSO'yu adlandırma stilin değişiyor. Yani resme nereden kimin tarafından baktığı mühim.

bir kere, OHAL olduğuna göre ifade kesin doğru.

Uganda hükümetinin açıklamasında geçen "rejim yanlısı terörist" şu demek; biz bir ülkenin seçimle gelmiş meşru hükümetini tanımayacak kadar şaşkınız. O seçimle gelen meşru hükümetin yanında yer alan vatandaşlarını da biz dış güç olarak gayrimeşru ilan etmek için bahane bulamadık, terörist diyip geçiyoruz.

Ama bizim hükümet öyle mi ya, mis gibi...

her yazdığı hangi yasaya göre suç? böyle bir iddia ortaya atıyorsan bu yasayı da bilip buraya yazman lazım. hatta her entry'si ile alakalı yasaları tek tek bulman lazım.

suç mudur değil midir bilmem ama benzer şeyler bugün hakim düzen hakkında aynı sertlikte yazılsa uçurulmak bir yana hukuki yaptırımı olurdu. sırf ben 2 kere savcılığa gittim içinde bırak hakareti argo içermeyen entry'lerden dolayı. bir sürü ceza alan yazar var. "koskoca" hakim, savcı böyle zırvalıklara imza atarken tek amacı para kazanmak olan bir yapıdan pek "kahramanlık" beklememek lazım.

Bahsettiğin şey sanırım zamanında RTE'nin kodese girdiği yasa.

Yani 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu MADDE 216

Şöyle ki: "(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır."

Şimdi bu kanuna göre örnek entry'ler verebilir misin? Buna göre değerendirelim.

Benim görüşüm, "kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması" durumu oluşmadığı için zaten birince fıkra gerçekleşmemiş. İkinci de alenen aşağılama var. Buna göre değerlendirilebilir. Üçüncüde de kamu barışının bozulması söz konusu olmadığı için bunu da salla. Sonuçta alenen aşağılma varsa gider 'aşağılanan' olarak dava açıp ilgili kişinin ceza almasını isteyebilirsin.

yazdıklarının neredeyse tamamı "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" altında suç olarak ele alınabilir. ama unutulmaması gereken bir konu var; özellikle halkın bir kısmı halk olarak kabul edilmiyor.

Örneğin biri çıkıp bunlar atayizler falan filan diye konuştuğunda kimse de çıkıp "bro hayırdır sen nasıl böyle konuşuyorsun" demiyor. aksine aman bana da bulaşmasınlar ben öyle değilim diye kendini yırtıyor.

konudan uzaklaşmazsak; sözlük 10 sene öncesinin sözlüğü değil, öyle kabullenelim ve ona göre hareket edelim.
ayrıca herkes kuyruğunu öyle bir kıstırdı ki şu anda; sözlük modlarından kimsenin maçası yemiyor bu ve bunun gibi bir sürü gereksizi sözlükten uzaklaştırmaya.

ha ekşi sözlük ha aksözlük. her yerde hakaret mevcut. ciddiye almak gereksiz. üstelik artık güçlüler bu insanlar, o yüzden kimse bulaşmıyor. bu ülke her zaman kurtulurdu, ama içindeki insanlar ölmüş artık, en azından benim gözümde, o yüzden isteyen istediğini sevsin, vursun, yaksın. svihs

thepiratebay

Lobster?

komikli romantikli vampirli - warm bodies

lock stock and two smoking barrels.

the boat that rocked

about time.

Hepsini izledim

Moon
Thirteenth floor
Dark city

www.imdb.com

www.imdb.com

la guerre du feu

Children of men bu kategoriye giriyor sanırım.
@Easytiger +1

ilk aklıma gelenler:

brazil
Twelve Monkeys
Mr. Nobody
Dark City
A Scanner Darkly
la science des reves
El laberinto del fauno
Los cronocrímenes
Snowpiercer
the fall
predestination
The Fountain
blade runner
blade runner 2049

izlemediğin varsa, bakarsın.

biraz daha az bilenenlerden yazıyorum karışık:

pontypool
salinui chueok
cafe de flore
fish tank
hunt for the wilderpeople
frank
ah-ga-ssi
a ghost story
forushande
magical girl
goksung

içinde salt korku-komedi yok.

equilibrium

Gattaca
Equilibrium
Butterfly effect
The man from earth
Never Let Me Go
Arrival
A.I.
Contact

Diğer türler ->
Salton sea
The secret in their eyes (orj arjantin)
Collateral
Let the right one in

Bilindik yazacağım mecbur

Revenant
Departed
True grit
Gangs of new york
Matchstick Men
In america
Pu-239
Martian
Gravity
American psycho
Requiem for a dream
Mad max
There will be blood

coherence
mother

yillarini hatirlayamamakla beraber sunlari sevebilecegini dusunuyorum:

-frequently asked questions about time travel
-idiocracy

Predestination

fahrenheit 451

ulaşım kara, havayolu?

havayolu

Napoli, Bologna.

ohh ne güzel hayat sana güzel. hollanda mesela takılırsın pafküf

atla git napoliye takıl işte, haftasonu eğlenceli oluyor. soğuk demesen saint malo derdim.

antwerpe de gidebilirsin, takılırsın orada rld, zenciler barı falan hehe

karayolunu da eklersen selanik güzeldir haftasonu takılmak için

Kiev

Fiyat-performans şehri. Sokaklar müze gibi. Abartılacak kadar soğuk değil.

Barcelona :)

gece hayatı da istiyorsan belgrad derdim ama götün donar şu aralar gidersen.

praggggg <3

avrupada nereye gidersen git yapabilirsin bu dediklerini para sikintin yoksa. usumiyim diyorsan guney avrupayi dusun. barcelona, endulus, marsilya, napoli, bari gibi yerleri gozden gecir aklina yatan birini sec git. ben olsam italyayi tercih ederdim cunku yemeklerini seviyorum insanlarini seviyorum.

italyaya gidiyorsan öncelikle ilk rotan mutlaka roma olmalı. türkiyeye geldiğinde istanbul olması gibi bişey bence.

3 günde 3 farklı şehiri görmektense tek şehirde 3 gün geçirin derim. böylece orada ne oluyor, nasıl yaşanıyor gibi konularda da fikriniz olur. ama bu tercih meselesi gibi.

Airbnbden tüm ev tutma özellikle kalabalık gruplarda çok iş görebilir. maddi olarak da kısıtlıysanız hem mutfağınız olur hem de en ucuz hostelle aynı düzeyde para ödemiş olursunuz, belki de altında.

Kaldığınız yer mutlaka merkezde veya merkezi konumda olsun; hem yol parasından kurtulursunuz hem de istediğiniz zaman kendinizi dışarı atabilirsiniz.

aklıma başka bir öneri gelmedi

enerji olarak elektrik ve üretimi gibi bir konudan bahsediyorsan, evlerdeki güneş panellerinden elektrik üretimi ile ilgili bir proje yapabilirsin. hem kaynağı bol hem ilgi çekici olur

Bulunduğun ile düşen yıllık yağış miktarını ve son 10 yılın ortalamasını bulursan oraya yapılacak bir hidroelektrik santralinin faydalı olup olmayacağını değerlendirebilirsin. Teknik bir konuysa daha farklı şeyler bulunabilir.

Hidroelektrik santrallerin biriktigi havuza gunes paneli kurularak buharlasmanin azaltilmasi ve gunesten elektrik uretimi

merkez bankasının sitesinde enflasyon hesaplayıcısı var, ordan bakabilirsin bence:)

öncelikle o dönemdeki fiyatın üstüne gelen enflasyonlar sonrası 6 adet sıfırın silindiğini göz önünde tutman lazım. yani şu andaki 30.000 lira o dönem için aslında 30.000.000.000 lira demek oluyor. bu şekilde değerlendirdiğinde aynı fiyat gibi bir durum ortaya çıkamaz. yani alım gücü eşitti varsayımı hatalı olur.

karşılaştırma yapmak için merkez bankası ama tabi :)

şu andaki 30.000 lira, o dönemdeki kaç lira değil. o dönemdeki 30.000 liranın, şimdiki dönemde yine 30.000 lira (yani eski parayla 30 milyar lira)ya denk geldiği tarihi soruyorum. "alım gücü" tabiri hatalı olabilir. denkliği bulmaya çalışıyorum.

enflasyon hesabından 1974 yılının o civarda değer verdiğini görüyorum.

şurada bazı fiyatlar var.
blog.milliyet.com.tr

1976-77 deki asgari ücret şimdikine yakın.
www.alomaliye.com

74 sonrası buğday ve benzin fiyatları belki faydası olur.
www.budakdoganca.com

1974 doğru cevap.
www3.tcmb.gov.tr
şu hesaplayıcıdan 1974 ve 2017 seçererk görebilirsin.

Giriş limiti yanına alabildiğin maksimum sınır.
Nereden aldığının önemi yok, ister gidişte ister gittiğin yerden, istersen gelişte al.

Yakalarlarsa vergisini isterler, yoksa sorun olmaz.

çıkarken aldıklarını bavuluna koyarsan hiç sorun olmaz. gönül rahatlığıyla yapabilirsin.

Geri girerken valizleri aldiktan sonra gumruk memurlari "sen bi gel hele" diye rastgele insan secip tum valiz ve cantalari X-Ray'den geciriyorlar.

Tombala size vurursa sikinti yasarsiniz.

soru ne pampa ?

bilinçli olup olmamak mı ? ben 94 ilkokul 5. sınıf sonrası anadolu lisesine girdim o zamanlar sadece il merkezlerinde 1 tane anadolu lisesi vardı ve her şehirde yoktu . ben anadolunun küçük bir ilçesinde okuyordum .. mahrumiyet bölgesi hala da.

ankara istanbul izmir veya kendi şehrinde varsa orayı seçebiliyordun . bana sınavdan bir gün önce yarın sınava gireceksin dediler , sınav günü erken kalkıp 3.5 saat yol giderek sınava gittim girdim bunun dışında bir şey yapmadım .

fen lisesi için yalan yok son yıl bizi ücretsiz dersaneye aldılar . o zaman çalıştık dersane sınavları ile herkes kadar. bunun dışında öyle 3 5 yıl öncesi çalışma filan yoktu .. son yıl bile gidilirse sadece dersaneye gidilirdi ki onunda yarısından fazlası kahvede okey batak bilardo oynamakla geçmiştir. aylık sınavlara girip çıkardık..

hatta şöyle söyleyeyim yaşadığım şehirdeki fen lisesini değil de farklı bir şehirdeki fen lisesi kazandığım için gitmek istemedim okuduğum anadolu lisesi daha iyiydi ordan . sonra yaşadığım şehirdekine yedekten girmiştim .

stress filan hak getire , nerde itlik pustluk var onun peşinde koşuyorduk ..

okuduğum anadolu lisesinde 100 kişilik dönemin 60'i benimle birlikte aynı fen lisesine geldi . bu işler öyle çok süprizlerle olabilecek şeyler değil , anne babalar çok anlam yüklüyor günümüzde çocuklara . çocuk neyse zaten belli ediyor kendisini.

bahsettiğimiz şeyler türkçesi 5 çok zeki oğlumuz , ingilizceden hep pekiyi alıyo olayları değil .. bu kapasitedeki çocuklar için stres yada süprizlere pek yer yok .

o yüzden her yıl öss birincisi ile konuşma yapıldığında öyle çok çalışmadım günde 3 saat filan diye cevap veriyorlar..

soru ne anlayamadım.

bu kadar stres altında mıydınız? günümüzde malum baya stres altında oldukları dile getiriliyor.

özür dilerim soruyu unutmuşum.

1996-2000 anadolu, 2000-02 arası da fen lisesi okudum. açıkcası hiç öyle stres altında olmadım, belki de benim rahatlığımdan diyelim. ama o dönemde de öyle stres yapanlar vardı tabi ki

ailemin bana kurduğu bir baskı yoktu, ben de rahat bir tip olduğum için stresten ölmedim ama ortada kazanılması gereken bir sınav olduğunun bilincindeydim. ama üniversite dönemindeki kadar bilinçli olduğumu söyleyemem, o kadar kassaydım daha iyi bir okulda okurdum. 8. sınıfta dershaneye gittim sadece, 7. sınıfta deneme testlerine başlamıştım. hiçbir zaman çok çalışkan olmadım ama yapmam gerekenleri yapan bir öğrenciydim, bu sebeple anadolu lisesi kazandım ama potansiyelimin altında kaldığımı söyleyebilirim. bunu nereden biliyorum, daha bilinçli bir halde hazırlandığım öss'de daha büyük bir atılım yaptım, lgs'ye hazırlanırken bu bilinçte olsaydım muhtemelen daha başarılı bir lisede okuyabilirdim.

burada ince bir çizgi var; çocuğu o yaşta strese sokmak vs. sınavın önemini iyice kavramasını sağlamak. bence çocuğun o yaşta bu kadar "farkında" olması, bunun için strese girmesi insani bir şey değil. tabii kimse keyfinden bu strese sokmuyor çocuğunu, zorunluluk hali var. belki de bunu çözmek lazım, yani liseler arasındaki farkları minimum düzeye indirmek lazım ki o çocuğun geleceğinin şekillenmesi bu kadar erken bir zamanda gerçekleşmesin. bu açıdan düz liselerin kaldırılıp hepsinin anadolu lisesi yapılmasını olumlu karşılamıştım(en basitinden haftalık ingilizce ders saatinin artması açısından faydalı) ama o standartların hepsi yeterince oturtulamadı.

ben ondan biraz daha önce anadolu lisesini okudum ki, benim okuduğum dönemi de iyi dönemlerden sayamayız esasında; anadolu lisesi efsanelerinin son dönemiydi. dersler artık türkçe mi verilsin öss de türkçe soruluyor tartışmaları başlamıştı benim dönemimde.

Eskiden anadolu-fen liselerinde öğretmen olmak için sınav yapılıyormuş biz öyle duymuştuk ve en az 5 yıllık da öğretmen olmak gerekiyormuş. yani yeni öğretmen atamaları gerçekleşmez bu yüzden de tecrübeli eğitimcilerle çalışma fırsatınız olurdu. keza dersler ingilizce anlatıldığı için de ingilizce bilen öğretmenlerden (-ki tamamı öğretmenlik mezunu değildi, aksine odtü gibi okulların fizik bölümünü bitirmiş adam formasyonla öğretmen olup o anlatırdı fizik dersini misalen) oldukları için ufukları da biraz daha geniş oluyordu (dilin bakış açısına çok büyük bir katkısı var)

Ancak anadolu lisesi stresi ilkokul 3'de başlardı o zamanlar ailelerde. çünkü anadolu lisesi demek yekten iyi bir üniversite demekti. Bizim hocamızın anlattığı kendi hayatı misalen şöyleydi (bize o hatayı yapmayın diye anlattı)

demişti ki kendileri; ben okurken inşaat mühendisi olmak istiyordum, ancak bizim sınıf karar aldı hepimiz elektrik-elektronik mühendisi olalım ayrılmayalım diye, çocukluktan salaklık ettik bütün sınıf elektrik elektronik mühendisliğinde birleştik neredeyse, bizim için üniversite de lise gibi geçti (yani şöyle düşünün bu adam 12 yaşından itibaren sürekli bu heriflerle okumuş üniversite dahil; en az 13 yıl demek oluyor bu da; arkadaşlığı düşünün.)
sonra mezun olunca mesleğin bana göre olmadığını farkettim ve yapamadım beceremedim başarılı olamadım ve sevdiğim, seveceğimi düşündüğüm bu işi yapıyorum. siz de seveceğiniz işi yapın bu hayatta aileden bile daha önemli olan tek şey yapacağınız iş...

derdi, kendisinin bahsini ettiği elektrik elektronik mühendisliği odtü bu arada, keza ankara anadolu lisesi o zamanki mezun olduğu okul da. ve başarılı olamadığım iş dediği işten aldığı cep numarası bile ''lan acaba böyle bir numara var mıdır?'' diye aranan bir cep numarasıydı. yani başarılı olamadığı doğru değildi ancak mutlu olamadığı doğruydu.

bunu anlatma sebebin anadolu liselerinin eğitimleri benden daha önce yani bu senin bahsini ettiğin tarihten çok daha önce çok çok çok iyiymiş, sonra sözlük misali günden güne nesille birlikte bozmuş.

Ama bu iyilik fikri büyüklerimizden bize öyle empoze edildi ki; ben 3. sınıfta dershane denemesine girdiğimi çok net hatırlıyorum. ankara arı dershanesi. o zamanlar 3. sınıfta bile dershaneye gitmek için paranızın olması yetmez üstüne bir de dershane sınavını kazanmanız gerekiyordu. şimdinin robert koleji mantığı gibi.

Güzel bir ilimizin küçük bir ilçesinin parlak çocuklarındandım ortaokulda. Benim gibi olan kişilerin üstüne çok düşerlerdi. Annelerimiz bizden çok hırs yapıyorlardı. Benimki x bin soru çözdü, şu kadar net yapıyor filan. Çıldırmışlardı.

Ben hırs yapmazdım, ders dinleyip ödevleri yapardım. Buna rağmen hala bile o LGS'nin son 15 dakikası kadar stresli bir sınav anı yaşamadım. Önümde açık 2 sayfadaki bütün boşları aynı anda yapmaya çalıştım. İyice elim ayağıma dolaştı. Çok kötüydü benim için. Sonra o ilin fen lisesini kazandım. Meğer son 15 dakikaya kadar yaptıklarım yetiyormuş. Bir daha da sınavlarda stres yapmadım.

Bu arada o fen lisesine gitmedim. Liseye gitmişim ama fen lisesinde sadece sayısal alan olduğundan haberim yok. Bu kadar da şuursuzdum. Sayısal seçmemek için iyi bi Anadolu lisesine gittim. Sonra anamlar orda da sayısal seçtirdiler.

94 anadolu lisesi
98 fen lisesi
stres faktörleri değişik. benim için burslu kazanmak dışında okuma seçeneği olmadığı için bende belli bir sorumluluk ve bi derece stres vardı. ilkokuldan itibaren bütün sınavlarda derece yaptım -giderek iyileşti derecem ama ilk 3e giremedim ÖSSde.
ama mesela ne özel ders aldım, (hep burslu okuduğum için dersanelere de hep ücretsiz gittim zaten değilse gidemezdim), ne yazın oturup ders çalıştım. 2 ayrı dersaneye gidenler filan vardı, çünkü birinin matematikçisi birinin fizikçisi iyiydi filan. ben o kadar sistemli bir öğrenci değildim (hatta bilkentin COPE sınavı için hazırlık kursu olduğunu sınava 15 gün kala öğrendim, zaten param yoktu ve cenazemiz vardı, hiç hazırlanamadan girdim- geçtim gerçi - ama baya hazırlanan vardı gel gelelim şimdiki gibi abartı replikler sanki sınava bir kendisi giriyormuş tripleri yoktu kimsede). annem ilkokul mezunu bir kadın, dua eder yemek yapardı :) hırs yapacak bir şeysi yoktu. çok şükür illa tıp/hukuk okuyacaksın demedi. istediğim bölümü okudum. şimdi veliler 7/24 çocuğun hayatında. annem benim okulumun önünden geçmemiştir ilkokuldan sonra. ilkokulda da aynı sokaktaydı okul, beslenmeyi evden getiriyordu küçük kardeşimle gezerekten yoksa yine ne yapsın kadın okulda? "mutlaka okunacak" mottosu vardı ama annem 1 gün olsun "kaç soru çözdün" dememiştir. zaten çalışkandım. annem kapı kapı gezmezdi, hep evdeydi, evde ne yaptığımızdan cam gibi %100 haberi vardı. sormasına gerek yoktu bal gibi her şeyi biliyordu zaten. babam annemden daha stresliydi o da maddi konulardan.
şimdiki gibi anksiyete bozuluğuyla ilaç yazdırıp mala bağlamış tipler de değildik. şımarık çocuk da azdı. vardı ama azdı- ve genelde daha yüksek sosyo ekonomik düzeylerden çocuklardı, fakirin çocuğunun depresyona girecek vakti olmuyordu zaar. eğitimim için tüm öğretmenlerine tekrar teşekkür ediyorum. çocuğum olsa da senede 50 bin lira versem benim aldığım eğitimi alamaz artık bu ülkede.
anadolu lisemiz baya güzeldi bizim, dereceli çok öğrenci vardı, bilinçli de çok kişi vardı ama stres yönetimi iyiydi kimse b.kunu çıkarmıyordu. ankarada fen lisesi ortamı stres bakımından daha kötüydü.

biat önemli. adam sürekli "davaya bağlılığını" dile getiriyor daha ne yapsın. milli olan muhalefet işte böyle oluyor :D

Eleştirileri bilmiyorum ama Erdoğan'ın kendisi "Yorulanlar var, kenara çekilsin" diyor. Bakan Fakıbaba "Yolsuzluklar var, artık ben yaptırmayacağım" diyor vs. vs...

Demokrasiye abd'nin kazandırdığı bir olgu bu. "Muhalefet yapılacaksa, onu da biz yaparız" olayı bu...


.

ya bilinçli ise, ya maksatlı yap(tırıl)ıyosa?
ben şu son çıkan akşener'in partisi bilmem kaç alacak anketine bile donald amcanın gözüynen baktım.

muhtemelen basınç farkından oluyordur, sakız çiğnemek rahatlatır.

Mutlaka bir kulak burun boğaz uzmanına görünün. Burun tıkanıklığından olması kuvvetle muhtemel, ancak "daima" dediğinize göre tedavi görmediğinizi varsayıyorum. Doktor sizi yönlendirecektir.

@fotrsapka 1 sene once bu zamanlar konka hipertrofisi operasyonu gecirdim. Operasyondan sonraki 6 ay her sey cok guzeldi fakat sonrasinda tekrar ufak ufak tikanikliklar basladi ve su an neredeyse operasyon oncesine donmus durumdayim. Duyurudan sonra sozluge baktim burun tikanikligi yasayanlar daha cok karsilasiyormus bu sorunla. Bir dahakine burun spreyiyle gideyim.

Eğer tıkanıyorsa aynı zamanda uçak yolculukları için tasarlanmış özel bşr tıkaç var, deneyebilirsiniz belki www.otifleks.com.tr

Çok geçmiş olsun. Doktorunuza sorup Otrivine kullanabilirsiniz belki uçağa binmeden önce, bende çok işe yarıyor.

gripken bindiğim zaman ben de çok kötü oluyorum. sakız çiğnemek yardımcı oluyor ama biraz fazla hastaysanız pek etki etmiyor.

çoğunluğu kaçak, sınırdan geçiriyorlar işte

@re noreno

kaçaksa da nereden kaçak? suriye'de mi var ucuza iphone? irak'ta mi? iran'da mi? kaynagi ne yani onu soruyorum.

İran ırak her yer olabilir. İthalat vergisi yok. Gelir vergisi de ödediklerini sanmıyorum. Kaçak da olur çalıntı da. Alma öyle yerlerden

Kaçak gelir. Oldukça uygun fiyata satılırlar. Bire bir orijinaldirler. Tek sorun garantisidir.

iran vergisiz iphone alabiliyor mu da bu adamlar onu oradan getirip satiyor? ambargo ulkesinden nasil iphone gelir onu kafam almiyor

kızma da çocuklara öğrettik biz bu dansi ve 6-7 provada sahneye çıkacak kadar (profesyonel değil sadece özel bir günde sahneye çıkacak kadar) öğrendiler.
sayarak çalışmayı deneyin. Mesela bu videodaki figürler hep 8 hareket üzerine. figürleri bölün. 1. hareket 2. hareket 3. hareket diye. ve her hareket arasında filler bir hareket olursa zengin durur.

izlediğim kadarıyla bütün figürler sol ayak ileri sağ ayak geri ile başlıyor ve 8 harekette figür tamamlanıyor.

bu şekilde çalışırsanız çok daha kolay halledersiniz bence.

videodaki doğrudan halkoyunları statüsünde bir oyun (işi iyi bilenlere yönelik). siz düğünde oynayacaksınız, daha basit oynamak daha iyi olur. örnek video için www.youtube.com

Şuralardan temel adımları öğrenin önce, sonra sizin videodaki gibi birleştirin:
www.youtube.com
www.youtube.com
www.harmandali.gen.tr

Bir de ipucu, kollarınızı kocaman açıp geniş geniş oynayın, daha gösterişli ve güzel olur. Yanlış adım atan olursa takılmasın, diğerlerine yetişip devam etsin, eğlenin. Çok zor değil harmandalı, birkaç günde kaparsınız bence.

Teşekkür ederim

yeni yapılan radyo verici kulesi o yanlış görmediysem. çamlıcadaki antenler kaldırılıp tek o kalacak.

Anten kulesi ama biz kısaca ona Barad-dur diyoruz.

O daha uzayacak. Radyo tv vericisi.

Arkadaşlar radyo kulesi olduğunu zaten söylemişler. Ben de ekleme yapayım, kulenin yapımını üstlenen firma battığı için şu anda çalışma yok, öylece sap gibi kaldı şimdilik.

genelde yoğunluk derecelendirme yıldızları olur, ya da mooduna göre öneriler gibi. oradan istediğini seçiyor insanlar işte

biz gittiğimizde sorarak almak istediğimizi görünce "nereye gideceksiniz buradan" dedi. eğlence yerine mi? pub gibi bir yere mi? dans etmek mi istiyorsunuz? parka gidip dinlenecek misiniz? sordu bayağı ona göre verdi. hatta sonrasında aroma tercihi bile yaptırmıştı. limonlu almıştık.

kek değil bu arada normal ot. kek deneyememiştim. mantarlar için arkadaşın dediği derece mantığı var kaplarının üstünde. ama yine de sorun "tek kişi için mi iki kişi için mi" diye.

merhaba.

Kekler icin herhangi bir derecelendirme yok. Her coffeeshop kendi kafasina gore ne uygun gorurse ona gore malzeme koyuyor. Genelde menude, keklerin poseti varsa uzerinde vs. ne kadar icerdigi yaziliyor. Atiyorum 0.5 gr gibi.
ot cesitleri de menulerde genelde 2 ye ayriliyor. Sativa ve indica olarak ( bir de karisimlari hybrid var tabi )
Sativa insani biraz daha neseli, enerjik, hareketli ( high ) yaparken indica rahatlamis, uyusuk, miskin ( stoned ) hissettirebiliyor.
Bunun disinda bitkinin ihtiva ettigi thc, cbd oranlari da bazi menulerde yaziyor.
Insanlar neye gore seciyor derseniz, basta sativa, indica turune gore daha sonra da genelde fiyatina gore. Yine cevaplarda oldugu gibi farkli kokularda/aromalarda olabiliyor.
Bu arada fiyatlar genelde bitkinin ciceklenme suresine bagli olarak artiyor. Menude grami 10€ olan bitki ile 18€ olani arasinda etkin madde ( thc, cbd ) miktari ayni olabilir.

insanlar yoruldu, yoruldu...

engelle fasilitise çıktıktan sonra -ve bir çok kişi tarafından engellendikten sonra- o kişiler de yavaş yavaş etkinliklerini azaltmış olabilirler.

Euro ile git orda kendi paralarına çevir, ben öyle yaptım.

türkiyeden bosna parasına çevirirsen daha kazançlı olursun tabi.

Trump... Fazlasıyla değerli olduğunu düşünüyor doların.

türkiyenin net faizi yüksek, o da sıcak parayı çekiyor.

Ergenlik, başka bir şey değil. O kadına en iyi cevap, hakkında hiçbir şey yazılmayıp verilmesi gerekir.

meltem banko; dalga geçilmeyen, hakaret barındırmayan entry'leri dahi hukukçu kimliğini suistimal ederek ve ilgili mahkemenin işgüzarlığından faydalanarak sildirmektedir. kendisi, işi ifade özgürlüğünü kısıtlamaya vardırmaktadır. bu konuda mevzu inada binmiştir, ilk kanı da kendisi dökmüştür.

Katılıyorum. Ulaşılmak istenen noktayı anlayamıyorum ayrıca. Tamam, durumu daha farklı bir şekilde kontrol altına almayı deneyebilirdi belki ama belli ki yazılanlar kadını rahatsız ediyor.

Hazır duyuru görmüşken ben bu kadın kimdir neden sürekli başlık açılıyor, hiç bilmiyorum, entrylere göz gezdirdiğimde de hiçbi şey anlamıyorum. Bu olay nedir gerçek midir zahmet olmazsa açıklar mısınız?

@mslny
"Rizeli
Ünlü Avukat
Meltem Banko
Ak Parti Ankara 1. Bölge
Milletvekili Aday Adayı"
Kaynak: d.olay53.com

Kısaca Ak Parti'den milletvekili olmayı amaçlayan bir avukat bu kadın. Sözlük'te görünümü ve yazdıkları eleştirildi oldukça. Bu esnada ünlendi tabii. Bir gece çoğunluğunu Ekşi Sözlük yazarlarının oluşturduğu Periscope yayınından konuşurken yayını açık unutup uykuya daldı. Rivayet o ki horlamış, osurmuş vesaire bu esnada. Kimsenin uykuda çıkardığı sesleri merak etmediğim için oturup dinlemedim ben baştan sona. Okuduklarımı aktarıyorum sadece.

bir gece telefonunu canlı yayında açık unuttu. o gece uyanıktım her şeyi izledim, tüm sesleri dinledim. ekran karanlıktı ama ramazan davulcusu yatak gıcırtısı nefes hırıltı tarzı çeşitli sesler duyuluyordu. ekşiciler de bununla dalga geçti, meltem banko sildirince ekşiciler kızıp sesleri osuruk sesi diye çevirip abarttılar ve daha çok yazdılar.

eksisozluk.com

bana da zorbalık gibi geliyor artık. @zgrydn katılmakla beraber hepsini tek tek inceleyip bu uygun bu uygun değil bu kılıfı güzel bulmuş diye ayırt etmek yerine kim olsa elinde güç varsa hepsini birden sildirirdi bence.

@mslny
kadın periscop yayını yaparken uyuyakalıyor ve yayın açık kaldığı için uykuda çıkardığı osuruk sesleri duyuluyor. bunla ilgili başlıklar açılıp entryler giriliyor. kadın mahkeme kararı ile sildiriyor. sonra yeniden aynı şeyler vs vs.

@rania, doğrudur. dinlemedim. sözlükten öyle anlamıştım.

@elorelia osurma yoktu, o gece tüm sesleri canlı yayında dinledim. sadece nefes hırıltı ramazan davulu sesleri vardı.

Bana zorbalıktan ziyade, kadının bedava reklamı gibi geliyor. Kadına düşmanlık yapmak isterken, Türkiye'nin en meşhur avukatı yaptılar :)


.

Gerçekten bütün olay bu mu. İnsan dalga konusu olmak istemeyip sildiremez mi bu çok mu yanlış anlamadım beni de ilgilendirmez ama halâ bu şakaların(!) Devam ettirilmesi garipmiş hakikaten. Çocuklar göya eğleniyor demek. Teşekkür ederim bu arada.

maalesef banada saçma geldi ve vicdanımı rahatsız etti. bir duyarlılık oluşturulması gerekiyor bu konuda.

ne zorbalığı, neyin duyarı allaşkına.

abartılan noktalar var belki ama hakediyor. diğer taraftan bunu bilerek ve isteyerek yaptığını (kışkırttığını) düşünüyorum. o kadar hakaretten falan zevk alıyor belki de.

memleketin büyük sorunu, hakedene hak ettiği verilmelidir. bir kişi rezil olmayı, rezil davranmayı seçiyorsa, o kişinin rezilliği de dillendirilmelidir. yok kişilik hakkı falan duyarı yapmayacak, öyle dertleri varsa da şimdiki gibi davranmayacak.

Rahatsız edici değil. Psikolojik taciz diye bir şey de yok üzgünüm. İnternete hoşgeldiniz.

i.hizliresim.com

"Eksi sozlukte istediginiz baslik/entry sildirilir. Bakin haftada 10 basligi keyfiyen sildirebiliyorum. Baslik sildirme 10bin, entry basina da 500 tl. baslik sildirme ayaginiza geldi..."

Olabilir mi? Olabilir.

o zaman asıl soru şu değil mi; eğer onaylanmadıysa 14 eylülde işten çıkacağını nasıl hesaplayabiliyorlar?

burada aslolan onların onayı değil senin beyanındır. sen ne zaman istifa ettiysen süre oradan başlar. özetle üstüne yatmaya çalışıyorlar evet.

yapman gereken şey de net olarak 10 eylülde işi bırakacağını söylemen. Bunu da yukarıda ilk iki cümleye dayandırarak söyle.

@ro noreno: hukuken istifamın kabul olmaması gibi bişey mümkün mü? ben orada çalışmak istemiyorum ve yasal hakkım gereği istifamı veriyorum. ihbar süremi hesaplayıp hukuk müşavirliğinden uygundur görüşü alıyorlar. kendi iç süreçlerindeki online onay sistemi beni de kanunu da bağlamaz diye düşünüyorum. ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.

10 eylülden önce onaylanacaktır diye tahmin ediyorum, bu durumda onaylandı zaten diyerek 10 eylülde basar gidersin işte. bir de çok da dert etme, nasıl olsa kurtuluyorsun ha bir gün önce ha bir gün sonra.

gider en fazla çay kahve içer internette takılırsın işte.

Kullanamazsanız da parasını alırsınız.

İşveren, yeni iş arama iznini vermez veya eksik kullandırır ise o süreye ilişkin ücretini işçiye ödemekle yükümlüdür.

www.aksan.av.tr

istifanızı verdiyseniz 10 eylülden itibaren gitmeyin işe hiçbir şey yapamazlar. ola ki ücretini kesmeye yeltenirlerse hemen 170'i arayın ve şikayet edin. hemen arayıp işvereni silkeliyorlar. eşek gibi ödeyecek eşek gibi verecek iş arama iznini. hatta şimdiden arayın. nasılsa bitmiş artık işiniz.
noterden istifa göndermek mantıklı ama geç kalınmış bir şey. geriye dönük evrakı kabul etmeyebilir noter.
yine farklı bir yöntem bir avukata aratın kurumu ve muvekkilim istifasını verdi ve iş arama iznini kullandırmadığınızı belgeleyebilir. böyle bir durumda kurumunuza dava açma hakkımızı kullanabileceğimizi bildiriyorum desin.
rahat olun. sıkıntı olmaz. en kötü ihtimalle dava açar vermedikleri parayı her türlü alırsınız. orada olduğunuzu ispatlamanız yeterli.

karşılıklı anlaşma olmadan ben "iş arama saatlerimi toplu kullanmak istiyorum" diyemezsiniz. yasa o süreleri birleştirip, istifanızın tamamladığı tarihten önceye getirip kullanmanıza izin veriyor ama bunun işverene bildirilmesi lazım. onun bilgisi dışında yapılırsa mazeretsiz devamsızlığın 2. gününde ihtar, 3. gününde çıkışınızı verebilirler.

Sözleşmelerde deneme süresi diye bir şey var ve bu iki taraf için de geçerli. Onlar da sizi ilk iki ayda nedensiz yere işten çıkarabilirlerdi. Böyle bir özgürlük verildiğine göre, bence kullanılmasında sakınca yok. "Şirket yapısıyla, benim kariyer beklentilerimin uyuşmadığını gördüm." diyebilirsiniz bence...

işin doğası bu, yani %100 etik. bas geç.

tabi ki etik. beklentiler tatmin vs. sadece işveren için geçerli değil. deneme süresinde tazminatsız ihbarsız iş akdinizi feshedebilirsiniz. sizin düşünceniz çok ince bir düşünce. ne güzel. ama bu sizin geleceğinizle ilgili bir karar. sıcak bir şekilde emekleri için teşekkür edip şartların bunu gerektiğini anlatıp istifanızı verin.

ya iki aylık deneme süresi dolduysa?bu bir şeyi değiştirir mi işçi adına?

airbnb ye bakarsan bulursun muhtemelen istediğin şeyi